Rıza Karaman Koçgiri Kültür Derneği Yönetim Kurulu Eş Başkanı (3 Mart 2024)
Değerli Dostlar, yoldaşlar, Koçgiri dostları ve değerli üyelerimiz,
Hepinize bu önemli günümüzde aramızda bulunduğunuz, çalışmalarımız boyunca destek ve katkılarınızı esirgemediğiniz, yolumuzda yoldaşlık yaptığınız için teşekkür ediyor, yönetim kurulumuz adına saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Koçgiri Kültür Derneği’nin 3. olağan kongresine hoş geldiniz. Hun xeratın, ser seran, ser çavanra hatin.

Değerli dostlar,
Her sosyal, kültürel, etnik, inançsal topluluğun varolmaktan kaynaklanan temel bir davranışı vardır: Nefs-i Müdafa ve kendini korumak. Eğer bir topluluk nefsini müdafa etmeyi başaramazsa sosyal bir topluluk olarak varlığını sürdüremez. Bu durumada hem toplumsal hem siyasal arenada varlığı sönümlenir ve bu duruma düşen topluluklar için sonun başladığını söylemek mümkündür.
Nefs-i müdafayı başarabilmiş ve ayakta kalabilmiş topluluklar ise varlığını sürdürme ve geliştirebilme çabasına girişmek zorundadır. Bu çaba olmazsa varılacak sonuç yine yok olmaktır.
Etnik, dinsel, kültürel, sınıfsal her sosyal topluluğun varlığı siyasal sistemin yapısını da etkiler. Eğer bir siyasal yapı içinde kendi kimlik, inanç, kültür ve sınıf değerlerine sahip çıkan topluluklar varsa, orada çoğulculuktan, çok seslilikten, siyasal bir demokrasiden söz etmek mümkün olur. Eğer topluluklar kendi değer ve çıkarlarına sahip çıkmazlarsa o siyasal sistemin tekçiliğe varması kaçınılmaz olur.
Bu vesileyle 103 yıldönümünde Koçgiri aşiretlerinin siyasal önderi Alişer Efendi’yi anmak isterim. Alişer efendi ve yoldaşları 103 yıl önce bu tarihsel, sosyal, siyasal gerçekliğin bilincinde olarak davranmış ve görüşlerini şöyle belirtmişlerdi:
Her toplumunun kendi kaderini kendi belirleyerek yaşamak hakkına sahip olması dünyaca kabul edilmiş iken, … Şimdiye kadar yönetici ve reisleriyle idare olunan Dersim ve çevresi gelenek ve ulusal haklarına saldıran bunca cihangir ordulara karşı ve dört yüz seneden beri varlığını savunmaktadır. Bugün üçyüz bini aşan eli silahlı Tanrı yiğidi dışardan gelecek ihtiras sahiplerine nasıl hakkını teslim etmek ister. Allah-u Teâlâ’nın izniyle teslim etmez ve edemez.’ Hak hakdır. Kürdistan Kürdistan’dır. (Kürdistan] Irken dinen bir bütündür ve ayrılamaz. Hakk’dan meşru bir hakka kimse el uzadamaz. Herkesin hakkına haksızlıkla el uzatan zalimdir. …
Açıkça görülebilecei gibi kuruluş sürecinde (1919-1923) gelişmelere bağlı olarak Kimlik ve İnanç temelli taleplerde bulunan, bu taleplerin yasal ve anayasal bir siyasal statüye bağlanmasını talep eden ve taleplerinde kararlılık gösterebilen tek toplumsal grup Koçgirililer kalabilmiş, ancak talepleri dikkate alınmak yerine katliamla cevaplanmıştır. Bu tekçi anlayışın sonuçlarını 103 yıl sonra birlikte yaşıyoruz. Bu vesileyle Alişer, Zarife Ana, Seyit Rıza ve yoldaşlarını anıyor, siyasal öngörülerini saygıyla selamlıyoruz.
Günümüz etnik, inançsal, siyasal hakların yok sayıldığı rejimlerin ibret verici örnekleriyle doludur. Özellikle İslam dairesi içinde olup çok kimlikli, çok inançlı, çok sınıflı bir siyasal sistemi reddeden, Afganistan, Pakistan, İran bunun somut örnekleridir.
Türkiye’nin de giderek şeri İslama yönelmesinin önündeki en önemli güçler ise hala haklarını ve değerlerini savunabilen Kürtler ve Alevilerdir. Bu mücadelelerin başarısız olması halinde varılacak son durak da siyasal totaliterizm, ırkçılık,fanatik dinsel tahakküm rejimleri ve faşizmdir.
Bu siyasal rejimlerde diktatörlük ve siyasal şiddet kaçınılmazdır. Çünkü tek bir etnisite ve inançtan oluşsa bile, her toplumsal yapıda farklılıkların doğması ve gelişmesi toplumsal gelişmenin temel yasasıdır ve kaçınılmazdır. Ancak bunu sorun olarak gören tekçiliğin bu farkları engelleme, yok etme çabası kaçınılmaz olarak dışlamayı ve şiddeti doğurur ve bu tip toplumlar yüzyıllara yayılan süreçlerde demokratik gelişmedem mahrum olurlar.
Bizler Koçgiri Kültür Derneği’ni kurarken bu gerçeklerin farkındaydık. Bu nedenle kuruluş çalışmalarına katılan tüm arkadaşlarımızın katkılarıyla hazırladığımız “Kuruluş Deklerasyonu”muzda temel rotamızı; “kimliğini ve inancını sahiplenerek birlikte yaşadığı tüm halklar ve ezilenlerle birlikte özgürlük ve eşit yurttaşlık için mücadele” olarak açıklamıştık.

Değerli dostlar, yoldaşlar,
2014 yılındaki birinci kongremiz kuruluş kongresiydi. Kurullarımızın seçildiği bu kongrede geriye dönük olarak söylenebilecek çok sözümüz olamazdı. 2021(?) yılındaki ikinci kongremiz Kovit dönemine rastladı ve ne yazık ki o zaman da hep birlikte bir değerlendirme, eleştiri, özeleştiri süreci yaşayamadık.
Bugün bunun için bir aradayız. Ben de Yönetim Kurulu başkanı olarak geçtiğimiz 10 yılı belli başlıklar altında değerlendirerek bu eleştiri,özeleştiri sürecini başlatmak ve katkıda bulunmak istiyorum. Ancak Yönetim Kurulu faaliyet raporunda detaylı olarak yer verileceğinden ben ayrıntıya girmek yerine özel olarak vurgulanması ve tartışılması gerekli noktalar üzerinde durmaya çalışacağım.
Birinci olarak yaptıklarımızdan söz etmek istiyorum:
Hepiniz biliyorsunuz, Koçgiri Kültür Derneği bir çırpıda ortaya çıkmadı. Bunun arka planında birçok arkadaşımızın ikibinli yıllarda başlayan ve İmranlı-DER’de hayat bulan, COGİ festivalleriyle simgelenen büyük bir emek vardır. Sürecin tüm emekçilerine saygı boynumuzun borcudur.
Ancak bu süreç de sorunsuz yürümedi. Başlangıçta neredeyse tüm İmranlı ve Zara köylerine ulaşabilen etki alanı, devletin müdahalesi ve yönetiminde yürütülen karşı propaganda ve içimizde gelişen kontrolsüz davranışların da katkısıyla kriminalize edildi. Kürt ve Alevi kimliği konusunda asimilasyonun en etkili olduğu Koçgiri bölgesinde İmranlı-DER’i Kürt siyasi hareketinin bölücü uzantısı olarak damgalama propagandası, ulaşılan geniş kitlesel ilişkilerin daralmasında etkili oldu.
Bu nedenle bölgedeki sportif, kültürel ve inançsal canlanmada da bir gerileme yaşanırken İmranli DER’i yalıtlama çabaları nedeniyle COGİ festivellerinin bütün yükü İmranlı-DER’de bir araya gelen sınırlı sayıdaki insanın üzerine kaldı.
Bu durum İmranlı-DER’de ve farklı platformlarda Koçgiri duyarlılığı ile hareket eden insanları yeni arayışlara yöneltti. Artık doğrudan Koçgirili Kürt Alevi kimliği üzerinde yoğunlaşan bir çalışmaya ihtiyaç vardı. Böylece İmranlı DER’in geniş kesimlere ulaşan faaliyetini Kürtlük ve bölücülükle damgalama ve kriminalize çalışmaları da etkisizleştirilebilirdi.
Koçgiri derneği girişimiyle de Kızılbaş Kürt bir Alevi topluluğunu tarihi, inancı ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecindeki tutumuyla anlaşılır kılan, farklı kimlik ve inançların varlığının demokratik, eşitlikçi bir yaşamın yaratılmasındaki rolüne yoğunlaşmak mümkün olabilirdi.
Bu düşüncelerle yapılan bir dizi toplantı ve tartışma, bugün faaliyet raporunda yer alan Koçgiri Kültür Derneği Kuruluş Deklerasyonu ile sonuçlandı. Bu deklerasyon hem amaçlarımızı, hem hedeflerimizi hem de hem de çalışma anlayışımızı ortaya koydu ve deklarasyonda imzası olan tüm arkadaşlarımızın katılımıyla dernek kuruluş yoluna girildi.
Dernek çalışmasıyla başarabildiklerimizi kısaca sıralamakk isterim:
- Bugün hem yurt içinde hem de yurt dışında konuyla ilgili kesimlerde Koçgiri aşiretleri ve Koçgiri hadisesinden söz edildiğinde Koçgiri Derneği akla gelmektedir.
- Koçgirili Kürt/Alevi kimliği kelimeleri artık kriminalize edilebilecek bir kavram olarak değil, etnik, inançsal sosyolojik bir topluluğu tanımlamak için kullanılmaya başlamıştır.
- Koçgiri Derneği, aşiretlerin tarihi, inancı ve Cumhuriyet’in kuruluşundaki yeri bakımından bir bilgi merkezi olarak anılmaya başlamıştır.
- Dernekte yürütülen seminer tartışmalarında olgunlaşan, Koçgirili tüm platform ve çevrelerin, özellikle de Koçgiri Fikir Klübünde yer alan arkadaşlarımızın katılımıyla yürütülen Koçgiri Tarihi kitap çalışması çalışmalarımızı akademik sahada da görünür kılmıştır. Bu kitap hazırlık sürecinde bile Koçgiri aşiretlerinin tarihsel, etnik, inançsal kaynakları konusunda asimilasyona temel olan birçok yanlış bilgi ve tabu kırılmış, hem aşiret meselelerine hem de Koçgirili aşiretlerin tarihsel tutumlarına bakış açısı önemli ölçüde değişmiştir.
- Artık Koçgirili olduğunu belirtmek, bu kültür ve inançtan besleniyor olmak onurlandırıcı bir duygu ve Koçgirili kimliğini sahiplenici bir tutum olarak gelişmektedir.
- Gağand, Xızır, Heftımal gibi etkinliklerimiz geleneksel kültür ve inanç değerlerimizi hatırlatmış, bu hatırlatma sosyal medya ve yöre derneklerini bu konuda faaliyetlere yönlendirmiştir.
- Dost televizyon ve sosyal medya mecralarında Koçgiri aşiretleri ve hadisesi Cumhuriyet’in kuruluş kodlarının açıklanmasında, güncel siyasetin kurulmasında, kimlik ve inancın sürdürülmesinde önemli bir olgu olarak yer almakta ve tartışılmaktadır.
- Yurt dışındaki dost kurumlarla kurduğumuz ilişki onların faaliyetlerine de güç katmış, bu kurumlarımızın destekleri de Koçgiri kitap çalışmamızın maddi temelini yaratmıştır.
- Gerek yurt dışı faaliyetlerinde, gerek Cogi festivalinde gerekse dernekte yürütülen faaliyetlerde bölgemizdeki tüm sanatçı, aydın kişiler, muhtarlık örgütleri, yöre federasyonlarıyla ilişki kurulmuş, davetler yapılmış, bu faaliyetlere gönüllü temelde katkı almanın yolları aranmıştır.
- Yapılan çalışmalarla Koçgiri kimliği sadece İmranlı ve Zara ile sınırlı kalmamış, Karabel, Kangal, Divriği, Hafik, Şerefiye, İliç, Refahiye gibi bölgelerde duyarlı aktivistlerin çalışmalarına dayanak oluşturmuştur.
- Derneğimizin çalışmaları siyasi partilerin de ilgi alanına girmiş, tüm seçim dönemlerinde çeşitli partiler ve adayları derneğimizi ziyaret ederek siyasi programları ve Koçgiri hakkındaki tutumları hakkında bilgi vermişlerdir.
- COGİ festivali, Elif Ana anması, 2 Temmuz anma Cemi gibi etkinliklerimiz bölgede kimlik ve inanç hafızasının tazelenmesinde önemli etkiler yapmıştır, yapmaktadır.
- Özellikle Erzincan İliç’te yaşadığımız cinayette insanlarımızın canından olması ve etkileri yüzyıllarca sürecek ekolojik felaket, son iki COGİ festivalinde ana temamızın “Kimliğimize, inancımıza, toprağımıza sahip çıkıyoruz” biçiminde belirlenmesinin önemini göstermektedir.
- Bütün çalışmalarımız boyunca tüm dost kurum ve çevrelerle ilişkilerimiz mümkün olduğunca kurumsal temsiliyet temelinde ve mümkün olduğunca yazılı hale getirilmeye çalışılmıştır.
İkinci olarak yapamadıklarımızdan söz etmek istiyorum.
Kuşkusuz yapamadıklarımız yapabildiklerimizden çok daha fazladır. Ancak bunun sebepleri hakkında hakkaniyetli bir değerlendirme yapmak için üye ve aktivistlerimizin sayısı, katılım düzeyi, maddi gücümüz ve olanaklarımızın göz önünde bulundurulması gerekir.
- Öncelikle belirtmek isterim ki halen başaramadığımız en önemli şey, Koçgiri deklerasyonunda belirttiğimiz meclis temelli çalışmadır. Hatırlayacağınız gibi kuruluş deklerasyonunda çalışma tarzımızı “Koçgiri halkının kendisini ilgilendiren ker konuya (Siyasal, demokratik, etnik, kültürel, inançsal, ekolojik) müdahil olmasını sağlayabilecek; öncelikle yerel ve giderek üst demokratik meclisler eliyle örgütlenebilmesi” olarak belirlemiştik. Ancak ne yerelde, Koçgiri’de ne de metropollerde bu tarzda meclisler oluşmasını sağlayabilmiş değiliz.
- Her ne kadar yönetim kurulu toplantılarımız bile katılmak isteyen her arkadaşımızın katılımına ve eşit söz hakkına açık olsa da bu durum meclisler eliyle tabana yayılan bir ağ oluşturulmasının yerini tutamaz.
- İkinci olarak belirtmem gerekir ki; yurt dışında dayanışma içinde olduğumuz Koçgirili kurumların koordinasyon içinde güçlerini birleştirerek çalışmalarını güçlendirmeye yönelik önerilerimiz de çok karşılık bulamadı. Bunda bu dost yapılarla ilişkiyi sistematik hale getirecek kurumsal bir ilişki yürütememiz de etkili olmuştur. Bu eksiklik tüm Koçgirililerin güçlerini birleştirip stratejik hedefleri oluşturarak, aynı hedeflere yoğunlaşma imkanını da zayıflatmıştır.
- Üçüncü olarak yalnız Koçgiri Derneği yöneticileriyle sınırlı olmayan bir eksiklikten söz etmeliyim. Birçok çalışmayı organize ederken çalışmaya ilgi duyabilecek her kesimin görüşlerini almada, görüşleri ortaklaştırmada eksiklerimiz ve zorluklarımız oldu. Örneğin COGİ festival tarihi konusunda muhtarlarla, bölgedeki hasat işleriyle uğraşan çiftçilerle, Mezar kaldırma törenleri ve 2 Temmuz aileleriyle yaptığımız görüşmelerde ortaklaşmayı çoğu kez başaramadık. Aylar öncesinden ilan ederek ortaklaştırmaya çalıştığımız tarihler konusunda da öneri, destek ve sorumluluk almak yerine uzaktan akıl vermelerle karşılaştık. Herkes kendi önerisini en makul öneri olarak kabul edip bu öneri diğerleriyle uyuşmadığında çalışmanın dışında kalmayı tercih edebiliyordu. Kuşkusuz en yakınlarımızdan gördüğümüz yapıcı ve yardımcı olmayan bu tutumlar bizleri saha çalışmasından daha çok yorarak içe kapanmamıza neden oldu. Bu tutum ise çalışmanın başarısını olumsuz yönde etkiledi.
- Benzer bir örneği Topal Osman’a İade-i itibar konusunda yapmak istediğimiz çalışmada da yaşadık. Cogi festival çalışmalarıyla da birleştirmeye çalıştığımız bu girişimi zoom üzerinden Ankara, İstanbul ve Avrupa’daki arkadaşlarımızın katılımıyla yapmaya çalıştık. Ancak bu girişim çalışmalara farklı kolektifler adına katılan arkadaşlarca “bugüne kadar Cogi çalışmasını yapanların zaten baştan beri yanlış yaptıkları, Avrupa’dan ülkedeki pahalılıktan heberi olmayan tuzu kurularca önerildiği” biçiminde eleştirilere muhatap oldu. Aynı toplantılarda bazı katılımcıların yoldaşlık ve dostluk hukuna, asgari nezaket kuralları uygun olmayan ibareler kullanması çalışmanın sürdürülebilme olanaklarını ortadan kaldırdı. Sonuçta Topal Osman’a karşı yapılacaklar derneğimizin bazı TV kanallarıyla birlikte organize ettiği etkinlikler dışında ancak kişisel çabaları olabildi. Ne yazık ki bu konuda Koçgirililere ve demokratik kamuoyuna yönelik sistemli bir çalışma gerçekleştiremedik.
- Aynı eksiklikleri güncel politik gelişmeler konusunda da yaşadık. Örneğin gündemimizde olmasına karşın 2 Temmuz anmalarına kurumsal bir katılım gerçekleştiremedik, Alevi kurumlarının ortak girişimlerine yeterince destek olamadık ve ÇEDES gibi asimilasyon projelerine karşı etkili bir tutumumuz olamadı.
- Koçgirili yazar, sanatçı, aydın kişilerin bir araya getirilmesi, tanıştırılması, Koçgiri için ortak projelerde birleştirilmesi konusundaki girişimlerimizde de yetersiz kaldık. Dernek merkezimizde düzenlediğimiz kahvaltı ve toplantılarla sağlamaya çalıştığımız bu ilişki ağı ve çalışmalardan muradımız, bir yandan Koçgiriye yönelik tüm sanatsal, edebi, kültürel çalışmaları ehil ellere teslim edebilmek, deyim yerindeyse Koçgirili sanatçı-aydın meclisi oluşturabilmekti. Böyle bir meclisle Derneğimizle sanatçılarımız arasında sanatçı organizatör ilişkisini aşabilmek, onları sahayı yönlendiren aktörler olarak destekleyebilmekti. Ancak ne yazık ki bunu da başaramadık. Bugün sanatçılarımızla ilişkilerimiz belli günlerde ihtiyaca dayalı destek alma düzeyini aşabilmiş değil.
Ancak burada çuvaldızı kendimize batırırken, iğneyi de sanatçı ,aydın ve siyasetçilerimize batırmak istiyorum. Sanatçı, aydın ve siyasetçi arkadaşlarımızın önemli bir grubu Koçgiri’de yürütülecek kültürel, entellektüel faaliyetleri kendileri açısından bir sorumluluk olarak görmeyi tercih etmediler. Bu kültürden beslenmelerine karşın, kendilerine biçtikleri rol, daha çok davet edildikleri ortama lütufkar ve mesafeli katkıda bulunan bir tutum almak biçiminde oldu.
Elbette sanatçılarımızın ayakta kalabilmek için yaşamsal problemleri de vardı. Ancak açıkça söylemeliyim ki ayakta kalabilme mücadelesi derneklerde görev alan bizim gibi insanlar için de en önemli mücadele alanlarından birisidir. Yine çuvaldızı kendimize batırarak bu konuyu sonlandırayım: Belki de biz kendi durumumuzu sanatçılarımıza, aydınlarımıza yeterince anlatamadık.
Son olarak sizleri bilgilendirmem gereken en önemli konuya geldik: Koçgiri tarihi kitap çalışması:
Değerli dostlar, yoldaşlar, değerli üyeler
1920 yılında kararlaştırdığımız ve 1921 Koçgiri katliamının anısına 100. yılda yayınlamayı düşündüğümüz bu çalışmanın üzerinden 4 yılı aşkın bir süre geçti. Bu çalışmayı yapmak üzere içinde yönetim kurulu üyelerimizin de bulunduğu bir komisyon oluşturulmuştu. Bu komisyonun kuruluşundan kısa bir süre sonra kaybettiğimiz Rıza Duran arkadaşımızın dışında kalan arkadaşlarımız çalışmalara güçleri ve imkanları oranında devam ettiler.
Yazım işini üstlenen arkadaşların verdiği bilgilere dayanarak belirtmek isterim ki, başta düşünülen sınırların çok ötesinede bir hacme ulaşan bu çalışma yalnızca Koçgiri için değil, genel olarak aşiret çalışmaları bakımından bir örnek olacaktır. Bu çalışmanın Koçgiri üzerinde yürütülen asimilasyon politikalarına karşı bir set olacağı da kesindir. Ancak önceden tasarlanandan çok daha geniş bir belge-bilgi yoğunluğunu değerlendirebilmek kaygısı çalışmanın uzamasına neden oldu. Sonuç olarak çok yoğun bir emekle hazırlanan bu çalışmanın hazırlayanların içine sinmeyecek bir şekilde sonuçlandırılmasına gönlümüz razı olmadı. Son olarak bir kez daha sözünü tutmayan bir yapı olmayı göze alarak sizlere söylemek isterim ki yazı kurulundaki arkadaşlarımız 30 Mart 2024 tarihinde çalışmayı bize teslim edeceklerini belirtmişlerdir. Ham yazımın editoryal bir çalışmadan geçirilmesi ve yayınlanması bu yılın ilk yarısındaki hedeflerimiz arasında olacak Gecikmeler için özrümüzü lütfen kabul edin.
Son olarak yapamadıklarımız arasında bulunan ve bu kongre hazırlık sürecinde yaptığımız genel üye toplantılarında dile getirilen eksiklik ve önerileri bilginize sunmak isterim:
1. Derneğimizin Koçgirili gençler arasında çalışması zayıftır. Bu nedenle Koçgirili gençlerin ilgi alanlarının belirlenmesi ve bunları dikkate alan etkinlik ve çalışma alanlarının tespit edilmesine ihtiyaç var.
2. Kadınlara dönük çalışmalarda ve kadınların çalışmalara katılımında eksiklik var. Bunun nedenleri ve katılımın arttırılması konusunda yapılması gerekenler tespit edilmeli.
3. Gerek gençlik, gerek kadın, gerek göç ve yerleşim konularında akademik çalışmalar desteklenmeli.
4. Kültürün ve kimliğin omurgası ana dildir. Bu nedenle Kurmanci ve Zazaca kurslar düzenlenmesi, konuşma grupları oluşturulması önemlidir.
5. Cogi Festivali bir günlük bir festival değil, birkaç güne ve mekana dağılmış şekilde panel, konferans, sergi gibi etkinlikler toplamı olarak düşünülmeli. Bunun için katılımcı olabilecek tüm çevre ve kişilerle ilişkiler geliştirilmeli.
6. Derneğin Koçgiri’de bir şube açması, burada da İstanbul’da yapılan panel, konferans ve etkinliklerin benzerinin Koçgiride de yapılması çalışmaların gelişmesine önemli bir katkı olacaktır.
7. Koçgirililerde birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi için daha çok bir araya gelinmeli, Alevilik inancına dair de çalışmalar yapılmalı, Alevilik ve Alevi kurumları çalışmalarında daha görünür olunmalı ve bunlar Koçgirililer içinde yaygınlaştırılmalıdır.
8. Koçgiri Kültür Derneği yönetim Kurulu Yurt içi bölgelerin (Ankara, İzmir, Mersin, Sarız, Göksun) ve yurt dışının (Almanya, İngiltere, Avusturya v.d.) temsiliyetini kapsayacak biçimde genişletilmesinin olanakları araştırılmalı, mümkünse katılımları sağlanmalıdır.
9. 28 Nisan’a ertelenen Cemal Reşit Rey Büyük Koçgiri Buluşması mümkün olan tüm kişi, kurum ve çevrelerin katkısıyla gerçekleşen bir buluşmaya dönüşebilmelidir.
- 11. Kongre hazırlıkları döneminde önümüzdeki dönem çalışmaları da tartışılmalı, kapsayıcı bir yönetimin oluşmasının yanısıra kongreler arasında yürütülecek çalışmaların ana hatlarının belirlendiği bir meclis yapısı da (Tüzük 32. Madde) oluşturulmalı ve tavsiye kararları alınmalıdır. Katılımı da arttıracak bu tavsiyeler dernek çalışmalarının ana hattının belirlenmesine da yol gösterici olacaktır.
Sözlerime Nuri Dersimi’nin Koçgiri hakkında sorduğu “niçin muvaffak olamadık?” başlıklı değerlendirmesinden esinlenerek son vermek istiyorum:
Değerli yoldaşlar,
Halen aşiretlere benzer bir yapılanma içindeyiz. Her yapımız kapalı tekkeler gibi. Hala bu kimlik ve inancı taşımaya temel olabilecek ölçekte bir yığınsallık sağlayabilmiş değiliz. Merkezi bir koordinasyonu “adem-i ittihat”ı kurabilmiş, kendi içimizde “ahenk” sağlayabilmiş değiliz. Ortak düşmanlarımızın yanında kapitalizm ve yaşayabilme çabası bizleri tek tek esareti altına almaya, birbiriyle dayanışamayacak hale sokmaya devam ediyor. Kendi aramızda “neredeyse din ve mezhep farkı” düzeyinde algılamalara neden olan farklılıklarımızı yumuşatacak, güvensizlik tohumlarını giderecek, kişisel egolarını aşabilmiş, ilişkilerimizi edep-erkan dairesinde tutacak aydın ve kamil insanlarımız çok değil.
Tüm bunlara rağmen tarih tekerrür etmesin, bu sefer muvaffak olmak için gerekeni hep birlikte yapalım derim. Bilmem sizler ne dersiniz.