Ali GÜLÇİÇEK
24.07.2023

Yaşlı Pirler, aşiret önderleri  tüm zamanların yorgunluğunu taşıyordu.

Dağları aşa aşa geldikleri  son mekandıÇemişgezek’deki Maden-i Hümayun Emini’nin konağı. Böylebir davet aşiretin son beyi Rüstem Bey’in konağında yapılmıştı. Şah İsmail’in davetine katılıp Yavuz tarafından katlinden önce. Böyle anlatmıştı bu topraklarda eski zaman  hikayecileri.

Davet getirdi ulaklar, bir Osmanlı paşasından Aşiret beylerine, Elmaya Hürmet saydı ‘’Pir’’ler, önderler. Bir sabah gün doğmadan vardılar Paşa’nın huzuruna. ‘’Hak eyvallah biz geldik’’…

“Duyduk  davet çıkmış hakkımızda, Hayra yorduk, toprağımızın huzuru, ocağımızın tütmesi için.Nedir sözün ey Paşa’’ dediler bir Pir’in tanıklığında…

Paşa osmanlı , Paşa Selçuklu, kurnaz, konuştu bildiğini bilir gibi, söz kurdu aşirete: ‘’Eyleyelim sizi bu gece, aceleniz nedir ağalar? Dağlarımı özlediniz? Post’unuzda pek kalın.’’

Maden Eminliğinin konağında, her biri bir odada ölüm uykusuna yattılar. Aşme Hakk  Munzur’a misafir,  roj geceyi göndermeden daha sabaha…

Her birinin uykuda  vuruldu boyunları. Pusu Yezit’ten miras Osmanlıya…Cellatlar akçe hesabında, kan damlarken Kızıl başlardan…

Yirmi sekiz aşiretten 60 Can idi. Pirleri, Pir-i Piran Şeyh Hasenan’lıidi…

Sabahın seherinde  hutbeden bir buyruldu söylendi Maden Eminliği’nde:

‘’Müslüman ahaliye musallat olmuş Kızılbaşların kellesi alındı. Padişah efendimiz ferman buyurmuştur,Allah yolunda gitmeyenlerin sonu cümle İslam’a ibret ola’’ dedi buyrulducu başı..

Yan yana dizildi saray avlusunda altmış baş, altmışalın,altmış göz…

Önlerinden geçti bir bir Sünni Ulema,Maden-i HumayunEmini’ninkonağında.Kan damlıyordu ‘’Kızılbaşlardan’’. “Kızılbaşlar” önce çuvallara, sonra kafeslere kondu, Kostantiniyye’ye  sarayına vardıklarında üç ay üç gün oldu.Lolanlı,Çarekanlı, Kureyşanlı, Desimlü ve Şeyh Hesenanlı Kızılbaşların kızılbaşları’’ huzurda dizildi yan yana…

‘’Baş’’ sarayda huzurda, gövde  Fırat suyunda, kan hala akmakta…

Padişah efendi buyurdu bir yeni ferman ile:

‘’Sarayıma gönderdiğin Kızılbaşlar  huzurunda sözüm sanadır ey Paşa, buyruğumdur,

DESİMLÜ VE ŞEYH HESENANLI VELOLANLI, VE ÇAREKANLI VE KUREYŞANLI,KIZILBAŞ ZINDIKLAR, tez elden def edile Maden Eminliği’nden.’’

‘’Bunlarki Osmanlı’ya, islam sancağına isyan etmişler! Tez elden sürüle Diyar-ı Rum da Çit, Benam,Beydağı ,Tozanlı’ya.’’

‘’Aman verilmeye, af edilmeye, söz ve ferman sanadır ey Maden-i Humayun Emini…Buyruğumdur.”

Tarih, eskilerden eski bir zamanı tarif ettiğinde düştüler yollara…

İşte böyle başladı Hicri1196’da aşiretlerin göçü.Sürgün böyle bitti Koçgiri’de…

Aşiretlere ‘’Koçgirili Kızılbaş’’dediler, Koçgirili kızılbaşlar Çemişgezekten ‘’Pir’’lerini de alıp geldiler..

Ziyaret saydıkları ağaçlarını, tebarik dedikleri topraklarını, dua’ya durdukları roju ve tılsımlı taşlarını..

Hepsini alıp geldiler. Kağnı arabalarında çocuklarını, omuzlarına niyaz ettikleri analarını.

Geceleri Aşme ye el açarak, Xızır’a yoldaş durarak geldiler.Kuruçay, Çit Zara, Benam, Tozanlı, Beydağı, ve Karabele…

Dağlara meyyitlerini emanet ettiler, belki geri döneriz diye. Dönemediler…

Yol yürümüşler, “Yol” olmuşlardı. Ali’yi, On iki İmamları, Khale Gağandı, Heftemalı, DüzgünBaba’yı da unutmadılar gelirken.Yüzyıllık sürgünden onlara miras kalan ne varsa alıp geldiler.

Geldikleri yerlerde Kainatın her canlısına,dağına,taşına ve de ağacına, kutsal saydıkları ocaklarına, hafızalarına kazınan isimleri verdiler. Bir Pir beklerdi onları Çengelli’nin karşısında. ismi Cogi Baba idi, Onlarmı verdiler bu ismi, Cogi Baba hep ordamıydı kimse bilemedi.

Yeniden dirildiler kainatın varlığı ile. Ölmemişlerdi, ölümü öldürmüşler devr-i daim olmuşlardı. Vahdet-i Mevcu’ttan  vahdeti Vücut’a varmışlardı.

GeldiklerindeMalya ovasında Frenk askerlerine yenilen Xızır İlyastarih, halifesi Baba İshak sır idi. Kalender Çelebi, şeyh Bedrettin , Pir Sultan ve Celali şeyhi Pir celal’in ateşi hala yanar idi…

Sefikan’lı, Cefan’lı, Zeriki’li,Gerni’li, İbikan’lı, Gınıli, Çarekanlı, Canbegli, Pervizanlı ve de Koçgirili oldular. Otuz yıl dağlarda açlıktan ve hastalıktan öldü sabi çocuklar, ölüme beyaz kefen yerine siyah giydirdi  Koçgirili siyah giyen kadınlar…

Ağıda durdular,Ay’a,Güneş’e,Ateş’e ve toprağa ağıt verdiler saklansın diye. Semah eylediler ocaklarda, kirvelerine,musahiplerine ve ‘’yol erkanına’’ el verdi  ana-bacılar..

Üç defa savaştılar Osmanlı ile, geldikleri topraklarda. Üç defa yenildiler. Yenile yenile Osmanlı’nın sonuna ve kuruluşa geldiler. Bir daha denediler 1921’de,  Koçgiride. Bir daha yenildiler hiç yenilmemiş gibi, bir daha sürüldüler,bir daha öldüler hiç ölmemiş gibi…

Ağıtlarını Dersim’e Alişer ve Zarifeye  gönderdiler, Tujik dağında, bir mağarada sabah pusuda Alişer ve zarifenin kesik başları Rayber ve Zeynel’in kirli sofrasındayken, içerde ihanet dışarda kan, hep ihaneti örgütler zaman, ne çok ihanete verdik  kurban.

Son sözü söylemekte Pir Seyit Rıza, Alişer ve Zarife’nin ardından:

Evlad-ı Kerbelayıx , bi hatayıx , ayıptır, zulumdür… Elazıx Buğday meydanı karanlık, karanlık avaza durmuş Pir Seyit Rıza’ya tanık…

“Ben sizin oyunlarınız ile baş edemedim bu bana dert oldu, ben de size boyun eğmedim buda size dert olsun” dedi Pir…

Ses Munzuru geçip Koçgiri’ye döndü, Koçgiri’yi geçip dünyayı döndü…

Şimdi yankılanmakta hala bir Pir’inavazı … Koçgiri ve  Dersim dağlarında, Zarife, Alişer ve Siyah giyen kadınların ocağında…


Not: Alevilerin Sesi Dergisi 279. sayısında (Eylül 2023) yayımlanmıştır. Derginin bu sayısına Kütüphane/Dergiler bölümünden erişebilirsiniz.